Bypasslı Hastaların Uzun Dönemdeki Takip ve Tedavisi Nasıl Olmalıdır?

Bypasslı Hastaların Uzun Dönemdeki Takip ve Tedavisi Nasıl Olmalıdır?

Koroner arter hastalığı tedavisindeki seçeneklerden biri de bypass ameliyatlarıdır. Türkiye'de her yıl yaklaşık 50 bin yeni hasta bu topluluğa katılmaktadır.

Hastalarımızın birçoğu bypass ameliyatı sonrası damarlarının yenilendiğini ve kalp hastalığından kurtulduğunu düşünmektedir. Ancak işin aslı yaşamlarına bypasslı kalp hastası olarak devam edecekleridir. Çünkü bypass olmalarına yol açan asil sorun ateroskleroz dediğimiz damar sertliğidir ve geçirdikleri ameliyat bu sureci engellememektedir.

Kalp damarlarındaki aterosklerotik daralmaya yol açması muhtemel risk faktörlerinin iyice araştırılması ve mutlaka düzeltilmesi gerekir. Aksi takdirde bypass damarlarında veya henüz sağlam olan kendi damarlarında, zaman içerisinde yeni darlıkların gelişmesi kaçınılmazdır.

Unutulmamalıdır ki bypasstan 10 yıl sonra, kullanılan meme veya kol atardamarları %90 açık kalabilirken, bacaktan alınan toplardamarlar %70 den fazla oranda tıkanabilmektedir.

Bypass hastalarının uzun dönemdeki takip periyodlarıyla ilgili kesin bir uygulama olmamakla birlikte biz ilk 10 yıl 6 ayda bir kardiyoloji muayenesinin yeterli olacağı düşüncesindeyiz. 10. yıldan sonra ihtiyaca göre daha sık kardiyoloji muayenesi gerekebilir.

Rutin kontroller sırasında tam klinik ve fizik değerlendirme, EKG, laboratuvar testleri yapılmalıdır. Gerektikçe de Ekokardiyografi ve efor testi uygulanır.

Hiçbir yakınması olmayan hastalarda bile 5. yıldan sonra rutin stres testi yapılması uygundur. Stres testlerinde düşük risk bulguları saptanırsa ilaç tedavisi yeniden düzenlenmeli ve gerekirse ilaç dozu arttırılmalıdır. Yaşam tarzı değişiklikleri konusunda da hasta yeniden uyarılmalıdır. Stres testinde yüksek risk saptanan hastalara ise koroner anjiyografi önerilebilir.

Önerilen diyet ve yaşam tarzı değişiklikleri ciddiye alınmalıdır. Vücut kitle indeksinin 25 kg/m2, bel çevresinin erkeklerde 94 cm, kadınlarda 80 cm.nin altında olması hedeflenmelidir. Kilosu fazla olan hastalar için ilk hedef başlangıca göre %10 kilo vermesidir.

Fiziksel aktivite ve egzersiz önerisi günde en az 30 ile 60 dakika arası orta yoğunlukta aerobik aktiviteler seklindedir. Yürüyüş en faydalı aerobik egzersizdir.

LDL kolesterolün 100 mg/dl altında olması tavsiye edilir. Bu oran yüksek riskli hastalar için 70 mg/dl altıdır. Aslına bakılacak olursa kılavuzlar kolesterol düzeylerinden bağımsız olarak tüm bypasslı hastalara tıbbi engel olmadığı sürece yüksek dozda statin grubu kolesterol düşürücü ilaçları önermektedir.

Tansiyon yüksekliği de en önemli risk faktörlerinden olduğu için kan basıncı 130/80 mmHg ve altında tutulmalıdır. Bu amaçla öncelikle betabloker ve ACE inhibitörü denen ilaç grupları seçilir.

Diyabeti olan hastalarda hedef HbA1c seviyesinin 6.5 altına düşürülmesidir. Bu amaçla diyet ve ilaç tedavisine mutlaka uyulmalıdır.

Bypasslı hastaların ikincil korunmasında kesinlikle sigaranın bırakılması gerekir. Hatta pasif içicilikten bile sakınılmalıdır.

Bypasslı hastalara balık yağı şeklinde omega 3 preparatları önerilmezken yıllık grip aşısı hastanın yaşına ve risk faktörlerine göre düşünülebilir.

Bypass öncesi kalp krizi geçirmiş hastalarda kalp kası hasar görmüşse, ilaç tedavisinin bu durum göz önüne alınarak düzenlenmesi gerekir. İleri dönemde kalp yetmezliği başlama ihtimali olduğundan bu hastalara daha yakın takip ve tedavi gerekir.

Sonuç olarak hastaların bypass ameliyatı sayesinde kazandığı sağlıklı yaşam sansını iyi değerlendirmesi ve ikincil korunmanın gereklerini yerine getirmesi hayati önem taşımaktadır. Tansiyon ve kan şekeri kontrol altına alınamayan, doktor önerisine rağmen kolesterol ilacını almaktan vazgeçen ve özellikle sigara içmeye devam eden bypasslı hastalarda aterosklerotik sürecin devam etmesi ve damar tıkanıklıklarının tekrarlaması kaçınılmazdır.

(0222) 335 03 35 7/24 bize ulaşabilirsiniz.